RAMALLAH (AA) – KAYS EBU SEMRA – İsrailli siyasilerin son günlerde hedefi haline gelen ve yıkım tehlikesiyle karşı karşıya kalan Filistin’deki Bedevi köyü Han el-Ahmer’in sakinleri, “İsrail’in kendilerini topraklarından çıkarma planlarıyla mücadelede kararlı olduklarını” belirtiyor.
Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile Başbakan Binyamin Netanyahu’nun partisi Likud milletvekillerinin, Yahudi yerleşimcilerin kurduğu “kaçak” yerleşim yerinin, İsrail güçlerince tahliye edilmesine tepki olarak yıkımını gündeme getirdiği Han el-Ahmer köyü, işgal altındaki Doğu Kudüs kırsalında yer alıyor.
İsrail Yüksek Mahkemesinin 2018’de çıkardığı ve baskılar neticesinde ertelenen yıkım kararının süresi şubatta doluyor. Köyün akıbeti hakkında 1 Şubat’ta bir duruşma düzenlenmesi bekleniyor.
Filistinliler, İsrail’in Han el-Ahmer’in yıkımıyla “iki devletli çözümü” ortadan kaldırmak için Batı Şeria’yı ikiye bölerek bu topraklar üzerinde çeşitli projeler gerçekleştirmek istediği görüşünde.
– “Eğer İsrail evlerimizi yıkarsa, onları yeniden yaparız”
Han el-Ahmer sakinlerinden Iyd el-Cehalin, AA muhabirine bölge halkının yıkım kararı nedeniyle tedirgin olduğunu söyleyerek “Yıkımın gerçekleştirilmesi konusunda ciddi endişeler var. Ancak, bölge sakinleri burada kalmakta kararlı. Köyde yeni bir göç olmayacak.” ifadelerini kullandı.
El-Cehalin Aşireti Sözcüsü, “Eğer İsrail evlerimizi yıkarsa, onları yeniden yaparız.” diyerek İsrail’in yıkım planıyla Batı Şeria’nın C bölgesinde Filistinlilere ait her şeyi ortadan kaldırmayı hedeflediğini vurguladı.
Cehalin, Han el-Ahmer’in yıkım ve tahliye kararının, “İsrail’in Kudüs’ten Ölü Deniz’e kadar olan toprakları kontrol etmesi ve bu şekilde Batı Şeria’nın güneyini merkezinden ayırması” anlamına geldiğini dile getirdi.
Uluslararası topluma kendileriyle dayanışma çağrısı yapan Cehalin, şunları kaydetti:
“Bizim Han el-Ahmer’den çıkarılmamız, bağımsız Filistin Devleti’nin kurulmasına karşı vurulan son darbe olur. Şu an, Han el-Ahmer ile gerçek bir Arap, İslami ve uluslararası dayanışma duruşu gösterilmesine ihtiyacımız var. Her özgür ve onurlu insan bu dayanışmayı göstermelidir.”
– “Topraklarımızdan ayrılmayacağız, bizim kökümüz ve tarihimiz burada”
Han el-Ahmer sakini 49 yaşındaki Muhammed İbrahim Ebu İsmail de İsrail’in bölgeyi yıkarak burada Yahudi yerleşim yeri projesi uygulamak istediğini söyledi.
Ebu İsmail, “Topraklarımızdan ayrılmayacağız, bizim kökümüz ve tarihimiz burada. Yeni İsrail hükümeti, Han el-Ahmer’i söküp atarak (Yahudi) yerleşimcilerin nezdindeki kredisini artırmak istiyor ve bu olmayacak.” dedi.
– “İsrail’in buldozerlerinin, evleri yıkmadan önce cesetlerimizi çiğnemesi gerekir”
Ayrım Duvarı (Utanç Duvarı) ve Yahudi Yerleşim Birimleriyle Mücadele Konseyi Başkanı Mueyyed Şaban da Filistin halkının hiçbir şekilde Han el-Ahmer’in yıkımına ve tahliyesine müsaade etmeyeceğini vurguladı.
Şaban, “İsrail hükümetine şunu söylüyoruz: Han el-Ahmer yıkılmayacak, kararlı bir şekilde kalacak. Ölürüz ancak yine de bu topraklardan ayrılmayız.” diye konuştu.
İsrail hükümetine seslenen Şaban, sözlerine şöyle devam etti:
“4 yıl önce denediniz ve başarısız oldunuz. Kararın uygulanmasının engellenmesindeki direnişi gördünüz. Bugün size, daha da şiddetli olduğumuzu söylüyoruz ve hiçbir şekilde yıkım kararının uygulanmasına izin vermeyeceğiz.
İsrail’in buldozerleri gelirse, evleri yıkmadan önce cesetlerimizi çiğnemesi gerekir. Eğer evleri yıkarsanız, canımız pahasına da olsa onları yeniden yaparız.”
– Han el-Ahmer köyü
Han el-Ahmer, İsrail tarafından 1953’te Necef Çölü (Negev) bölgesinden zorla göç ettirilen derme çatma barakalarda yaşayan yaklaşık 190 bedevi Filistinliye ev sahipliği yapıyor.
Ayrıca köyde bölgedeki başka yerlerden gelen 170 öğrencinin eğitim gördüğü, daha önce hakkında yıkım kararı çıkarılan bir okul da bulunuyor.
İsrail’in köyü ve okulu yıkma girişimleri, bölgeyi “devlet arazisi” olarak görmesi ve yapıların “izinsiz inşa edildiği” iddialarına dayanıyor.
Yahudi yerleşim yerlerinin çevrelediği bölge, İsrail’in Doğu Kudüs’ten Ölü Deniz’e kadar uzanan yaklaşık 12 bin dönümlük arazinin “Filistinlilerden alınmasını öngören” E1 projesi kapsamındaki topraklarda bulunuyor.
Filistinliler, İsrail’in bu yıkımlarla bölgedeki bedevileri göç ettirerek, Doğu Kudüs, El-Ayzariyye ve Lut Gölü’ndeki (Ölü Deniz) Yahudi yerleşim yerlerini birbirine bağlamaya çalıştığını ifade ediyor.
– Han el-Ahmer’in yıkım kararı
İsrail Yüksek Mahkemesi, uzun süren davalar neticesinde Han el-Ahmer hakkındaki ilk tahliye ve yıkım kararını bölge halkının başvurularını reddederek Mayıs 2018’de verdi.
O dönem, hem Filistinliler hem uluslararası çevreler Han el-Ahmer’in yıkılmaması için İsrail hükümetine baskı uygulamıştı.
Dönemin Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Fatou Bensouda, askeri zorunluluk olmadan mülkün toplu olarak yıkılmasının, işgal altındaki topraklarda nüfusun göçe zorlanmasının, UCM’yi kuran Roma Statüsü’ne göre savaş suçu teşkil ettiğini söylemişti.
Hem gelen tepkiler hem Filistinlilerin direnişi nedeniyle İsrail güçleri yıkımı gerçekleştirememiş, İsrail mahkemesi de bölge sakinlerinin başvurusu üzerine yıkım kararını askıya almıştı.
Yüksek Mahkeme 5 Eylül 2018’de de Han el-Ahmer’deki yıkım kararına yapılan itirazı reddederek, bölgenin 7 gün içinde boşaltılmasına ve yıkımın başlatılmasına hükmetmişti.
İsrail makamları, daha sonra Han el-Ahmer bölgesinde yaşayan Filistinli bedevilere 1 Ekim 2018’e kadar evlerini kendi elleriyle yıkma talebini içeren bir tebligat göndermişti.
Filistinliler için direniş sembolü haline gelen köyün yıkımının ertelendiği 20 Ekim 2018’de duyurulmuştu.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, daha önce C bölgesinde olduğu gerekçesiyle 170 öğrencisi bulunan Han el-Ahmer İlkokulunun kapatılıp yıkılmasına karar vermişti ancak başarılı olamamıştı.
Filistin ile İsrail yönetimi arasında 1995’te imzalanan “İkinci Oslo Anlaşması” çerçevesinde işgal altındaki Batı Şeria A, B ve C bölgelerine ayrılmıştı.
Batı Şeria’nın yüzde 18’ini kapsayan “A bölgesi”nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin’e, yüzde 21’lik “B bölgesi”nin idari yönetimi Filistin’e güvenliği ise İsrail’e devredilirken, yüzde 61’ini kapsayan “C bölgesi”nin idare ve güvenliği İsrail’e bırakılmıştı.